top of page

Group

Public·129 members

Ahmet Kaya ГГkertme


9 Author gives the whole text of "Hamit Han and Zülfinaz",which was classified and written by Asık Erkani. In the begining of his article,he shortly mentions about Aşık Erkani, his masters and the tales which he knows.. Also he gives and abstract the tale: The Story of Hamit Han and Zülfinaz All article of this tale is given for the first time with this writing. Key Words: Âşık Erkanî, folk tale, traditions of minstrelsy, Aşık s, writing story (hikâye düzme). Şiirlerinde Erkanî mahlasını kullanan Mehmet Oktay, 1949 yılında Çıldır ın Güvenocak köyünde doğmuştur. Zülfikar ile Gülfiz in oğludur. Yedi çocuklu ailenin bir ferdi olan Mehmet Oktay İlkokulu köyünde ortaokulu ise Çıldır da okumuş, 1962 de son sınıfta iken özel sebeplerden dolayı ortaokuldan ayrılmıştır. Askerliğini Erzincan ve Amasya da yapan Erkanî geçimini çiftçilikten ve âşıklıktan sağlamaktadır. Mine hanımla evli olan Erkanî, ikisi erkek olmak üzere beş çocuk babasıdır ve halen köyünde yaşamaktadır. Saza ve şiiri daha çocukken ilgisi olan Erkanî, 1960 yılında Dursun Durdağı ve Şeref Taşlıova dan etkilenmiştir. Sülâlesinde dedesinin amcaoğlu Hüseyin, ustaca saz çalan birisidir. Şevki alıcı ve Dursun Durdağı ilk saz derslerini ondan almışlardır. Mehmet de sazın inceliklerini Hüseyin Ağa dan öğrenmiştir. Âşıklıktaki ustası Dursun Durdağı dır. 20 yıl onunla birlikte dolaşmıştır. Kendisi de İsrafil Uzunkaya (Seyyatî), Tuna Yaksu, Ömer Dumanoğlu ve Mahmut Yılmaz yetiştirmiştir. Hemen her konu ve biçimde şiiri vardır ve şiirlerinin ayısı 500 ün üzerindedir. Karahanlı Murat Yıldız, Şevki Halıcı, Yılmaz Şenlik ve yörenin pek çok âşığıyla birlikte sanatını icra etmiştir. Pek çok âşık programına katılmış, sayısız köy düğününde hikâyeler anlatmış, âşık şiirinin örneklerini sergilemiştir. Erkanî, kendi tasnif ettiği hikâyeler dâhil 10 hikâyeyi (Lâtif Şah la Mihriban Sultan, Sevdakâr ile Gülenaz Sultan, Salman Bey le Turnatel, Ercişli Emrah, Diligam Yahya Bey, Ali İzzet Bey, Necip Bey, Köroğlu nun Hasan Paşa Kolu) anlatabilmektedir. Bunun yanında Âşık Şenlik in bütün karşılaşmalarını ve serencamını da bilmektedir. Erkanî nin musanniflik özelliği de vardır. Bugüne kadar iki hikâye tasnif etmiştir. Bunlar; Cengi Talih'le Telli Kader adlı hikâye ile Hamit Han ile Zülfünaz hikâyeleridir. Bilindiği gibi hikâye tasnif eden âşıklara musannif denilmektedir. Hikâye tasnifleri, âşıkların önemli bir cephesini belirler. Bilhassa Doğu Anadolu ve Azerbaycan da âşıkların pek çoğu hikâye tasnif etmiştir. Hikâye tasnif etmeye; hikâye düzme yahut düzme de denilir. Bu hikâyelerin içinde, sevilip anlatılmalarından 8




Ahmet Kaya Çökertme



26 Keza Fâtır Sûresi nde açıklanan Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah tır 18 (Fâtır 6) Halk kültür verilerinde bu hususu da izleyebiliyoruz. Bir batı Trakya Türküsünde; Bulut gelir uyandırır Dağı taşı dolandırır Ahım tutarsa dilendirir Yağma yağmur esme deli rüzgâr Yârim yoldadır denilmektedir. 19 Surelerin de rızık-rahmet-yağmur bağlamında yapılan açıklamalar da bulutların da yeri vardır. Bir Doğu Karadeniz türküsünde Bi duman aldi dağa Bi de aldi dereye Aradı seni gözüm Nere yesun nereye? Denilirken duman dağı da dereyi de alabilmekte, duman sevgiliyi görmede kısmen engel teşkil etmektedir. Bir başka türküde de Duman sardı dağları ben yarı saramadım denilmektedir. Bu ironide adeta duman ile dağ arasında bir aşk vardır. Bu dörtlüğü yaşlarında bir genç kız okuyunca gözünde sevgilisi tüter. Mitoloji uğraşanı dinler ise dağ kültü ve su kültü gelir hatırına. Duman aşkın efkârın simgesidir. Başı dumanlı olmak bu anlamda kullanılmış olmalı. Duman duman üstüne Dumanın ben olayım O kara gözlerinin Kurbanı ben olayım denilirken sevdanın katmeri kurban ile anlatılmış olmaktadır. Bu tespiti türkülerden de izlemek mümkündür ve aynı anlam içeriği ile türkülerimizde de yer almıştır. Yaylam senin ne dumanlı başın var, karlı dağlar karanlığın bastımı, Şu yüce dağları duman bürümüş Kışlanın ardını duman bağladı gibi onlarca türkü zikredilebilir. Havaların bulutu Heybelerin kilidi Benim sevdiğim oğlan Bir ocağın umudu Fâtır 6) 19 Yıldız Hamdi, Makedonya da Söylenen Türküler, BAL_TAM, Eylül 2012 s Mehmet Özbek, Türkülerin Dili, Ötügen, İstanbul 2009, s


32 Yârin olduğu yere Yârim sılaya gitmiş Yârime selam edin Bulut un haber taşıyıcı özelliğini halk takvimindeki inançlardan da izleyebiliyoruz. Bulut adeta gelecekten haber veren durumundadır. Gagavuzlarda duman bacadan dosdoğru çıkması halinde yağmurun yağacağına inanılır. 40 Bulutların rengine bakarak yakın gelecekteki hava durumunu tahmin de mümkündür. Kara bulutlar yağmurun habercisi bulutlar olarak bilinirlerken, bulutsuz gökyüzü havanın açık olacağı haberini vermiş olurlar. Şaman inançlı Türk kültür coğrafyasında Kemik Falı na bakılarak gelecek okunurken bulutun aracılığına başvurulabiliyordu. Eski Türklerde kurban kesmeden evvel din görevlisi Kurban Duası okuyordu. Radloff un yaptığı bir dua tespitine göre; Buraya gel genç bulut Kürek kemiğine basarak Halk ve adamlar Kürek kemiğini ezecek siz de geldiniz şeklindedir 41 Yemen ağıt-türküsünde; Havada bulut yok Bu ne figandır denilirken bulutlu hava ile sıkıntılı hava anlatılmış olur. Halk dilinde, Allah, bulutlardan sağılan rahmetle şehitlerin toprağını yıkar, definden hemen sonra mezara, ölünün serinlemesi için su dökülmesi rahmet olarak bilinir. Kurbandan sonra yağan yağmur için, mübareklerin kanı yıkandı çiğnenmeleri istenilmedi denir. Yada Taşı ile bulutlardan yağış sağılır. Allah (c.c.) inkârcı toplumları, Ad Kavminde olduğu gibi rüzgâr, Semûd ve Lût Kavminde olduğu gibi deprem, İbrahim Kavminde olduğu gibi sinek ile helak ederken Nuh Kavminde olduğu gibi de su ile helak eder. su Allah ın rahmeti olduğu gibi helak vasıtasıdır da 42. Vayana ifadesi vay ve ana kelimelerinden oluşmuş iken vay, figan feryat anlatır. Azerbaycan Türkçesinde vayına oturmak yasını yaşamak anlamındadır. Bir kimseye vayına oturum denilir ise onun ölmesi istenilmiş olur. vayına oturdular mı? onun için ağıt yakıldı mı, ağlanıldı mı? Anlamındadır. vay başıma bu türden bir ifade şeklidir. Vay bana vaylar bana 40 Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları Dedem Korkut Aşağı Eller, Berikan, Ankara, 2008, s Radloff, Sibirya dan, İstanbul , s /Tevbe/70) 31


92 hamilik seçkinlerin rolüdür. Karakeçiler yılanı mukaddes sayar, adını mübarek çağırır, evi (kosmosu) koruduğuna inanırlar (2, s. 258). Nahçıvanda yılanların ziyaretgahların, pirlerin koruyucusu olması ile ilgili süjetler geniş yayılmıştır. Yılanın koruyuculuk rölü ve mukaddes sayılması ile ilgili düşüncelərin bir kaynağı bulunur, bu düşüncenin strukturunun modelleştirilmesi yayqınlaşır. Türklerde totem olmakla kişi Tanrı ilə bağlı, şumerlerden gelme eski mifoloji hesab edilen (4, s. 119) yılanla ilgili Nahçıvan toponimleri bölgede yaygınlaşan folklor metnleri ile bir-birini tamamlar. Metn fondu farklı süjetleri kendinde birleştirir: 1. Yılanın zehirlediği süt iyileşmeyen hastaya şifa verir. 2. Kahraman elini üç defa ev yılanının karnına çekmekle mutlu olur, her şeyin sırrını bilir. 3. Yılan oğlanı ölümden kurtardığı için oğlan da ona yardım eder. 4. Ovçu Ahmet yaralı beyaz yılanın dövüşdüğü qsiyah yılanı öldürdüğü için, beyaz yılan da Ovçu Ahmedi ölümden kurtarır, onunla dost olur. 5. Tufan vakti yılan Nuh Nebinin gemisini batmaktan korur. 6. Yılanlı dağın yılanları ile Arazın o tayındakı Diridağın yılanlarının dövüşü yedi gün, yedi gece sürer. 7. Kayıkçı kişi bu dövüşde Yılanlı dağın yılanlarına yardım etdiğinden yılanların başçısı ağzındakı kıymetli taşı kişiye verir. 8. Dövüşden dönen yılanların hepsi aynı kişinin hayatına gelir, tükürürler, her yılanın ağzından bir tike altın düşer, altın toplusu oluşur. 9. Ocak yılanının yavrusunu öldüren adamın başına kötü olaylar gelir. 10. Karşısına yılan çıkan kahraman kendi burdadı, adı Karabağda deyer, yılan çıkıp gider. 11. Derelikli sarbanı kızmış deveden yılan korur. Sarbanla yılan dost olurlar. 12. Şahap mahelesinde bir bahçede ocak yılanı varmış. Ev sahibi yılanın bir yavrusunu gizler. Yılan kızar.yavrusunu bulduktan sonra küsüb bu bahçeden gider. Yılanla birlikte bu evin huzuru da gider. 13. Yılan tendire düşer yanar, mercanlar da onun kemiklerinden yaranır ve s. Gemikaya tasvirleri, parameoloji vahidler de yılanla ilgili tasavvurlerin çokçeşitliliğinin öğrenilmesine geniş meydan açar. Bütün bunların izleri yaşayan toponimler geniş sistemin terkib hissesi olur. Yılanlı toponiminin babalarımızın animistik və totemistik görüşlerinden bu günümüze kalması fikri araştırmalarda da kendini korumuştur. Yılandağ Nahçıvanda bu toponimlerin ağırlık merkezidir. Bu dağla ilgili metnlerde konunun psikolojik tarafı kabarık görülür. Bu metnilerde yılanın gerçekliğe çevrilmesi çok değerlidir. Semiotik vahid olarak bu obraz her bir janrın imkanları dahilinde takdim olunur ve yaşatılır. 91


134 Yağmur duasından önce kurbanlar, kasaplar tarafından kesilir. Pişirilecek etli pilav için etler pişirilenlere verilir. Artan et olursa fakirlere, muhtaçlara dağıtılır. Kurbanların derisi, camiye, kellesi ve bağırsakları ihtiyaç sahiplerine verilir. Yağmur duasından sonra, topluca yemek yenir. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde dağıtılan etli pilavı yerler, ayranlarını içerler. Yine imeceyle bütün malzemeler toplanır. Erken saatlerde gençlerin sırtlarında getirdikleri dualanmış ve okunmuş olan 7 çuval halinde taşlar, birlikte dere ve su kenarına gidilerek suya bırakılır. Burada şunu da ifade edelim ki yağmur yağdığı zaman bu taşlar sudan çıkarılır. Yağmur duası yapılacağı günün erken saatlerinde, hazırlıkların birkaç gün öncesinde gerçekleştirilmiş olmanın rahatlığıyla, tepeye doğru hep birlikte çıkılır. Gençler yaya, yaşlılar bineklerle çıkarlar. Yürüyüş esnasında elbiseler ters giyilir. Müftü, imam efendi çobanlarla beraber hayvan sürülerinin önünde veya arkasında yürürler. Kurbanlar çobanlarla beraber hayvan sürülerinin önünde veya arkasında bulunurlar. Kurbanlar önde, taş çuvalları ile yüklü hayvanlar, araçlar arkadadır. Taş dolu torbalar, çiftçi gençler tarafından sırayla taşınır. Ankara da çok eskiden uygulanan at kafasına dua yazılması ve sırığa bağlanması şimdilerde yapılmamaktadır. Bu uygulamanın yapıldığı zamanlarda, bu at kurukafası da suya, taşlarla birlikte bırakılır. Bu kurukafa da yağmur yağdığında sudan çıkarılır. Yağmur duasına, çocukların da ayrı bir gün özel bir şekilde katılmaları sağlanır. Aileler bu konuda çocuklarını teşvik ederler. 8 ile 13 yaşları arasında bulunan 8-10 kadar çocuk biraraya gelmek suretiyle özel bir dua grubu oluştururlar. Çocukların kiminin ellerinde bulgur eleği, kiminin elinde heybe, torba, sepet bulunarak dua edecekleri gün, sabahtan itibaren kapı kapı dolaşarak şunları yaparlar. Bunu yağmur duasından önceki günlerde gerçekleştirirler. Hatta, bazen yağmur duasından sonra da yaparlar. Eğer yağmur duasından sonra yağmur yağmazsa, çocukların çalı gezme ye çıkmasını büyükler ister. Büyükler; haydi çocuklar çalı gezin de yağmur yağsın derler. Ve ilâve ederler; Yiyecek toplayın da pilav pişirelim. Bu çalı gezme olayı, başka yörelerde; badi bostan, çömçe gelin, çullu kadın, dodu, gode gode, kepçecik, kepçe kadın, yağmur gelini vb. gibi adlandırılır. Çocuklar evlerinin kapılarını gezerken hep bir ağızdan şöyle bağırırlar. Çalı çalı ne gezer, Göğde bir rahmet gezer Yer altında karınca, Ben Kâbeye varınca, Kâbedeki yiğitler Sıran sıran söğütler. Teknede hamur 133 041b061a72


About

Welcome to the group! You can connect with other members, ge...
bottom of page